Açık cezaevine ayrılan hükümlülerin burada izin koşullarını ihlal ederek firar etmeleri ile dışarı çıktıklarında suç işlemeleri zaman zaman gündeme gelmekte ve infazın bu aşamasını tartışmalı hale getirmektedir. Özellikle “cezaevinden izinli çıktı suç işledi” tarzında pek çok habere medyada rastlanmaktadır. AndreyKarlov Suikastı. August 25, 2020 ·. (FETÖ'NÜN KALEMŞÖRÜ FUAT UĞUR'UN KARLOV CİNAYETİ TANIĞI UMUT ASMA HAKKINDA YAZISI.) Karısını bıçaklamaktan cezaevine giren, şartlı serbest bırakılıp tekrar suç işleyince tekrar cezaevine konan, denetimli serbest bırakıldıktan sonra yeniden tutuklanıp cezaevine konan Umut Asma Girdi Çıktı İşlemleri yaklaşık olarak 3-10 gün sürer. Bu süreyi belirleyen avukatınızın yeteneği, işlemlerin hızlılığıdır. Her ihtimale karşı içinde tatil olmayan bir hafta pazartesi günü teslim olun. Hafta sonu işlem yapılmayacağı işin boşuna yatmış olursunuz. Birgün Pariharların bahçesine hırsız girdi ve mangoları çaldı. Parihar çifti bahçeyi korumak için üç güvenlik görevlisini işe aldı. Pariharlar, Miyazaki mangosunu yetiştirmeye devam ettiler. Bu işten çok para kazandılar. Bu işi çocuklarına da öğrettiler. Onlar şimdi ailece Miyazaki mangosu yetiştiriyorlar. Koray 24 Ağustos 2021 03:52. Antalya Açık Ceza infaz Kurumu girdi çıktı süre si hala kısaltılmamış duyduğum kadarıyla. Normalde yatar açıkta yatar olmayan birisi 1 gün girdi çıktı Yapması gerekiyorken. Antalya açık Cezaevi nde bir hafta hat ta iki haftayı 1 ayı bulduğu oluyormuş. Bu hala değişmemişse lütfen artık Fast Money. Stt656 Kıdemli *** Üye Mesajlar 231 Kayıt 05 Mar 2021 1230 Kapalı cezaevi girdi çıktı işlemleri kaç gün İstinafta gerekçeli karar yazıldı. Gasp suçuyla 5 yıl hapis cezası verildi. Suç tarihi 2016 Aralık ayı. Bir kaç kişiye sorduk girdi çıktı olur demişler. Bu konuda bilgisi olan var mı? Girdi çıktı mı olur? Girdi çıktı işlemleri kaç gün sürer? Serdarhacıı Yeni Üye Mesajlar 108 Kayıt 04 Mar 2021 2051 Serdarhacıı Yeni Üye Mesajlar 108 Kayıt 04 Mar 2021 2051 1 Cevaplar 1906 Görüntüleme Son mesaj gönderen aydinx 04 Eki 2021 2315 5 Cevaplar 2354 Görüntüleme Son mesaj gönderen keryblade 06 Mar 2022 0026 0 Cevaplar 1352 Görüntüleme Son mesaj gönderen Beylerbeyi34 29 Eyl 2021 0131 4 Cevaplar 1067 Görüntüleme Son mesaj gönderen Destamore 16 Kas 2021 0105 6 Cevaplar 2598 Görüntüleme Son mesaj gönderen piton 24 Nis 2022 1425 Türkiye İstatistik Kurumu TUİK 2020 yılına ait ceza infaz kurumu istatistiklerini açıkladı. TUİK’in verilerine göre, ceza infaz kurumunda 31 Aralık 2020 tarihindeki kişi sayısı, 2019 yılının aynı tarihine göre yüzde 8,5 azalarak 266 bin 831 oldu. Ceza infaz kurumlarının 31 Aralık 2020 tarihindeki nüfusunun yüzde 84,3'ünü hükümlüler ve yüzde 15,7'sini tutuklular oluşturdu. Bu kişilerin yüzde 96,0'ını erkekler, yüzde 4,0'ını ise kadınlar. Türkiye'de yüz bin kişi başına düşen ceza infaz kurumundaki kişi sayısı 2011 yılında 172 iken, bu sayı 2019 yılında 351, 2020 yılında ise 319 oldu. Diğer taraftan 2020 yılında 12 ve daha yukarı yaştaki her yüz bin kişiden 390'ı ceza infaz kurumunda yer aldı. BİR YILDA 5 BİN 321 KİŞİTUİK’in istatistiğine göre, 2020 yılında Kocaeli’de yaşayan 5 bin 321 kişi cezaevine girdi. Bu kişilerin 5 bin 92’si erkek, 229’u ise kadın oldu. Suç türlerine bakıldığında ise cinsel suçlar dikkat çekti. Kocaeli’de 2020 yılında 129 kişi cinsel suçlar yüzünden cezaevine girdi. Kocaeli’de cinayet suçundan 4’ü kadın olmak üzere toplam 104 kişi ceza evine girdiği belirtildi. Yaralama suçundan ise 21’i kadın olmak üzere 833 kişi yine cezaevine gönderildi. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 5 kadın ve 121 erkek cezaevine girdi. ÇOK FAZLA HIRSIZ VARKocaeli’de yaşayanlar içinde cezaevi girenlerin en fazla işlediği suçlardan biri de hırsızlık oldu. 82’si kadın olmak üzere 823 kişi hırsızlık suçundan cezaevine gönderildi. Hakaret suçunu işleyen 98, yağma suçunu işleyen 136 kişi yine cezaevine gönderildi. Dolandırıcılarda tek tek yakalanıp cezaevine gönderildi. Kocaeli’de 8’i kadın olmak üzere 249 kişi dolandırıcılık suçunda cezaevine girdi. Sahtecilik suçundan 147 kişi de yakalanarak cezaevine gönderildi. UYUŞTURUCU SATICILARI TEK TEK YAKALANDIKocaeli’de 2020 yılında uyuşturucu suçundan çok sayıda kişi yine yakalanarak cezaevine gönderildi. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan 299 kişi, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma, satın alma suçundan 174 kişi cezaevine girdi. 46 kişi de kaçakçılık suçundan yakalanarak cezaevine gönderildi. DİĞER SUÇLARKocaeli’de yaşayanların cezaevi girdiği diğer suçlar ise şunlar; Kötü muamele 2, zimmet 6, rüşvet 1, trafik suçları 312, orman suçları 21, ateşli silahlar ve bıçaklar ile ilgili suçlar 205, icra iflas kanununa muhalefet 153, askeri ceza kanununa muhalefet 96, tehdit 180, mala zarar verme 33, görevi yaptırmamak için direnme 93, ailenin korunması tedbirine aykırılık 117, diğer suçlar 931. 7 kişinin neden cezaevinde olduğu ise belirlenemedi. 2020 yılında 302’si kadın olmak üzere toplam 6 bin 875 kişi ise cezaevinden çıktı. Terör suçlarından cezaevine girenlerin sayısı ise istatistikte yer almadı. Annem ve Eşimin Namusu Gibi Erdoğan'a Güveniyorum, O Sesler Montaj! Beyaz TV Spor Müdürü ve ünlü spor spikeri Ertem Şener Medyaradar’ın usta röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e bomba açıklamalar yaptı. İşte Ertem Şener’in Medyaradar’a verdiği o çok çarpıcı röportajı… Spor dünyasından bir isimle siyaset konuşmak çok keyifliydi. Bu röportajın hikâyesi aslında bir tweet ile başladı. Ertem Şener’i ben spor dünyasından tanıyorum, işini de çok iyi yaptığını düşünüyorum. Geçtiğimiz günlerde bir tweet attı kendisi. Başbakan’a “Usta-Reis” diyor ve “yalnız” olmadığını söylüyordu. Çok şaşırdım doğrusu. “Biz gazeteciler biraz daha tarafsız olmalıyız” diye bir tweetle karşılık verdim. Belki de hata yaptım. Bilemiyorum. Çünkü artık “Gazeteci nasıl olmalı?” sorusuna yanıtım yok. İnanın kafam çok karışık. Kare kare sorular çözüyor, kündüne koyamıyorum. Medyayı da artık çok anladığımı söyleyemem. Ertem bana güzel bir yanıt verdi, “Herkes fikrini açıklıyor da ben neden susayım” dedi. Ben de bu röportajı yapmayı teklif ettim. Sağ olsun kırmadı. Çok da açık sözlü, lafı gediğine oturtuyor. İlk başta tereddüt ettim acaba nasıl karşılar diye ama çok misafirperverdi. Beyaz TV’de yaptık bu çarpıcı röportajı. Onu dinlerken aklıma “Ben Onu Çok Sevdim” dizisi geldi. Menderes için çekilen o güzel dizi. Ertem, Başbakan Erdoğan’ı çok seviyor, öyle ki artık bunu kendisine bir dava edinmiş. Erdoğan’dan söz ederken gözleri doluyor, duygulanıyor. Hatta heyecanlanıyor. Şaşırdım bu büyük sevgiye. Başbakan’dan “Beyefendi” diye söz ediyor. Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kaydı için ise net konuşuyor . “Montaj” diyor. Ve hatta ekliyor “Eşim ve annemin nâmusuna ne kadar güveniyorsam, Başbakan’a da o kadar güveniyorum” diyor. Cemaat konusuna gelecek olursak; 17 Aralık sonrası bağlarını koparmış. Artık Türkçe Olimpiyatları'na gitmeyecekmiş. Başbakan’ı çok sevdiği için “yalaka” ilan edilmesine de isyan ediyor. 'Evet, seviyorum hem de çok seviyorum' diye meydan okuyor. Tabii sadece siyaset değil spor dünyasını da konuştuk. Bana mesleki kariyerindeki en büyük ayıbı da anlattı. Şike sürecine nasıl baktığını da... Her kelimesi manşet, her sözü vurucuydu. Çok heyecanla dinledim. Şimdi o aynı heyecanla hemen aradan çekiliyorum çünkü sözü gene çok uzattım ve derhal sizi bu röportajla başbaşa bırakıyorum. Buyurun tanımadığınız yönleriyle size bir başka Ertem Şener… Sevgiyle kalın, hep umutlu olun. RÖPORTAJ ALEV GÜRSOY CİMİN** **Twitter gazetecialev **Mail alevgursoy2008 Ertem sence spor dünyası mı daha karışık şu sıralar siyaset dünyası mı? Bence siyaset dünyası daha karışık. Spor dünyasının kurtarılabilir bir yanı var ama siyaset dünyası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Spor 90 dakika ile sınırlı kalıyor ama siyaset böyle değil. Siyaset her dakika karşı ataklar ve sürekli heyecanla geçiyor şu sıralar. Türkiye neyi yaşıyor sence? Türkiye bence kabuğundan çıkıyor. “DARBE GİRİŞİMİ VAR” Hakikaten bir darbe girişimi var mı, Başbakan’ın dediği gibi? Kesinlikle öyle... Darbe girişimiyle beraber Türkiye’nin kabuğundan çıkmaya çalıştığını düşünüyorum. Eskiden askerlerin darbe yapmasına şahit olurduk. Ben 39 yaşındayım ve şimdilerde YARGI DARBE girişimi görüyorum ve ben buna çok üzülüyorum. Bürokrasi ve yargıdaki bazı kadrolar sayın Başbakan’ı içeri atmak istedi. Bu çok açık… “ERDOĞAN’I İÇERİ ATMAK İSTEYEN PARALEL BİR YAPI VAR” Darbeyi yapmak isteyen o sivil yapıdan kasıt kim ya da kimler? Ve bu paralel yapı nedir? Ben bunun ABD ve İsrail kökenli olduğunu düşünüyorum. Herkes bir isim söylüyor ama şu bir gerçek bir paralel yapı var. “CEMAAT ERDOĞAN’I İSTEMİYOR” Cemaat mi bu paralel yapı? Şu anda cemaatin Başbakan’ı istemediği çok açık. Ben Başbakan’ın çok samimi olduğunu ve ülkesi için, milleti için bu yola başkoyduğunu düşünüyorum. “BAŞBAKAN’I ÇOK SEVİYORUM” Başbakan’a “reis ve usta” diyorsun sen, neden çok mu seviyorsun? Evet, hem de çok seviyorum, çok kıymet veriyorum. Bakın odamda Sayın Başbakanımız ve eşinin fotoğrafı duruyor. Çok değer verdiğim bir fotoğraf. Ben “Ustanın Hikâyesi”ni sunduğumda bu fotoğraf beyefendinin önünde duruyordu. Ben kendisinden rica ederek aldım. “İLK ELEKTRİKLENME BAŞKANKEN OLDU” Nereden geliyor bu sevgi, özel bir nedeni mi var, yoksa sadece siyasi tarzından dolayı mı? Ben filmi isterseniz başa sarayım. Bir gün Gaziosmanpaşa’dayım, bir baktım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan geliyor. Bir meydandayız. Ben onu görmeyi çok istedim, çünkü çok merak ediyordum. Sonrasında baktım ki inanılmaz pozitif. O kalabalığın içinde göz göze geldik. Eliyle başımı tuttu. Ben o zaman üniversitedeydim. İlk o zaman kendisinin insanları ne kadar sevdiğine ve sıcaklığına tanık oldum. “BAŞBAKAN İÇİN AĞLADIM, ONUN İÇİN ÇOK DUA ETTİĞİM OLDU” Ya sonra? Aradan yıllar geçti. Kendisi Pınarhisar Cezaevi’ne girdi. Şu an Kral FM Genel Yayın Yönetmeni olan Gezegen Mehmet bana dedi ki Seni ziyarete götüreyim mi? Çok heyecanlandım. Ama görüş için savcılıktan bir kâğıdım yoktu. “Gidelim” dedim. Gittik. Ancak ben içeri giremedim, Gezegen Mehmet girdi. Giremediğim için ağlamıştım. Onu ziyaret edemedim diye çok üzüldüm. Ama selamını almak yetti. Mehmet Abim bana en güzel hediyeyi vermişti o gün. Okuduğu şiir nedeniyle cezaevine girmesi beni çok etkiledi. Mektup bile yazdım kendisine. Ben çocukluğumdan beri zaten inançlı biriyim. Başbakan’a çok dua ettiğim oldu. Bakın benim dünüm de aynı bugünüm de. Bu konuda o dönemimi Gezegen Mehmet’e, Afrikalı Ali’ye sorabilirler. Hatta CNN Türk ve Kanal D yıllarımı da Rasim Ozan anlatsın. Muhafazakâr mısın? Ne kadar muhafazakârım bilemiyorum ama çocukluğumdan bu yana çok inançlıyım. Demokrat bir insanım karşı tarafa da çok saygılıyım ama benim düşünceme saygı duyulmadığında çileden çıkıyorum. “BAŞBAKAN ERDOĞAN İÇİN HEP DUA ETTİM” Peki, Başbakan seni seviyor mu, senin onu sevdiğin kadar? Farkında mı senin? Benim onu ne kadar çok sevdiğimin farkında, bence biliyor. Samimiyetimi biliyor Beyefendi. Ben onun için hep dua ettim, etmeye de devam edeceğim. Bana insanlar diyor ki “Neden CNNTürk’deyken, Star’dayken bu görüşlerini belli etmiyordun?” Ben size soruyorum şimdi Beni bilen biliyordu zaten. Benim nasıl bir insan olduğumu. Ben hiçbir şeyi saklamam. Ben de eskiden içki içtim. Ben de günahlar işledim. Ama yıllar önce tövbe ettim. Şimdi içmiyorum. Çok şükür elimden geldiğince iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Allah’ın beni devamlı gördüğünü bildiğim için ona göre yaşıyorum. 'BEN DE İÇKİ İÇTİM, GÜNAHLAR İŞLEDİM AMA TÖVBE ETTİM' Ben de tam bu noktada sana Beyaz TV’ye geçtin diye mi görüşlerin bu hale geldi diye soracaktım? Asla böyle bir şey yok. Bu çok saçma bir soru. Ben Beyaz TV’ye gelmeden önce de buydum. Bu kanala 1,5 yıl önce geldim. 17 ay önce ne Başbakan ile ilgili bir sıkıntı yaşanıyordu ne de Başbakan birileri ile ilgili bir sıkıntı yaşıyordu. Gezi olayları 30 Mayıs 2013’te başladı. Ben o tarihte gelmedim buraya, 2012 de geldim. Ben o zamanlarda da Beyefendi’ye olan sevgimi her daim dile getirdim. Beni çok iyi tanıyanlar Beyefendi'ye olan sevgimi ve dava aşkımı bilirler. Yukarıda belirttiğim isimlere sorabilirler. “USTA’NIN HİKÂYESİ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİYDİ” “Usta’nın Hikâyesi” programını da ona olan sevgim nedeniyle sundum. Sayın Osman Gökçek o büyük sevgimi bildiği için, beni layık gördü programı sunmaya. Ne kadar teşekkür etsem azdır kendisine. Çünkü ben o programı sunmayı çok istiyordum. Ben günlerce o program için çalıştım. Hayatımın en önemli anlarından biriydi o üç saat. Ben buraya gelmeden önce Gezi olayları yoktu. Hükümet ile cemaat arasında bir sıkıntı yoktu. Ben yaşanmamış bir şey için ne söyleyebilirdim, nasıl bir tweet atabilirdim ki? Star’da, CNN’deyken sorun yoktu çünkü. Ben o zaman twitter da kullanmıyordum bu kadar sık. Ben şu an elbette sosyal medyadan istediğim fikri paylaşırım. Diktatör dedikleri adama bak. Adama her türlü hakaret ediliyor. Adamın ailesine dil uzatılıyor, düşüncelerine dil uzatılıyor. Adamı “hırsız” yapıyorlar, bunu tırnak içinde söylüyorum çünkü asla inanmıyorum. Adama öldü diyorlar, her şeyi yapıyorlar. Tüm bunlara sesini çıkarmıyor. Sonra gelip buna diktatör diyorlar. Bana dünyada böyle bir diktatör gösterin adımı değiştireceğim. İstediğiniz ismi koyacağım. Diktatörün tanımını biz mi bilmiyoruz. “BANA BİR DİKTATÖR GÖSTERİN İSMİMİ DEĞİŞTİRECEĞİM” Bence de bir ülkenin başbakanına bu ağır ifade kullanılmamalı... Eleştiri elbette olur ama hakaret ve küfür asla… Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı bu adam ve herkes bu kişiye saygı duymak zorunda. “BAŞBAKAN DÖRT DÖRTLÜK BİRİ” Ben röportajcıyım ve tarafsız olmak zorundayım. Sadece soru sormakla yetkiliyim. Sence Başbakan’ın da hiç eleştirilecek tarafları yok mu? Kimse dört dörtlük değildir netice itibariyle değil mi? Benim bildiğim benim tanıdığım kadar yok. Ve ben Başbakanımızı çok da iyi tanıyorum. Dört dörtlük diye bir tanım varsa Başbakan için yaparım. İstanbul’daki Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden tutun, bugün 12 yıllık iktidar döneminde hala tanıyamadık mı? Sorun tanınamayanda değil tanıyamayandadır. Başbakanın her şeyi şeffaf. İftiralarla, dublaj ile montaj ile kul hakkına girmeyin. Yeter artık. 'BU MEDYA BAŞBAKAN'I AVUCUNDA OYNATACAK SANDI' Medyaya yönelik tutumu çok ağır değil mi? Bakın benim de bir süre içinde bulunduğum medya Başbakan’a zamanında “Muhtar bile olamaz” dedi. Bu medya Sayın Başbakanı birileri ile karıştırdı, bu medya Başbakan’ı avucunda oynatacak sandı. Bakın güçlü olduğunu düşündükleri zamanlarda herkes Sayın Başbakan’ın yanında. Zayıf olduğu bir anda mesela montajlar, dublajlar çıkıyor o zaman herkes hurra Sayın Başbakan’a vurmaya çalışıyor. Ben medyada çok samimi insan görmüyorum. Yahu bu Başbakan kim, ne yaptı, biri bana söylesin. “YANDAŞ DEĞİLİM BAŞBAKANIMIZIN YANINDAYIM” Yandaş mısın? Yandaş değilim sadece Başbakanımızın yanındayım. Bunun adı yandaşlık da değil, yalakalık da değil. Fenerbahçe Taraftarı Aziz Yıldırım’ı çok seviyor. Aziz Yıldırım yalakası mıdır? Galatasaray taraftarları Drogba’yı çok seviyor diye Drogba yalakası mı oluyorlar? “İSTER YALAKA DESİNLER İSTER YANDAŞ, BAŞBAKAN’IN YANINDAYIM” Sana “Yalaka” demelerinden rahatsız oluyor musun? Neyin yalakası Allah aşkına. Benim üç çocuğum var. Ben bir babayım, aile reisiyim. Bakın bu uğurda ister yalaka desinler, ister yandaş. Ben Başbakan’ın yanındayım. Sonu ne olursa olsun elimi taşın altına koydum. Şartlar ve düşünce ne olursa olsun ben Beyefendi’nin yanındayım. Benim ne CHP ne de MHP-BDP liderine karşı tek bir hakaretim, tek bir terbiyesiz tweetim de olmamıştır. Ben savunduğumu yazıyorum. Ben Başbakan’ı çok seviyorum. “BAŞBAKAN’DA KENDİMİ GÖRÜYORUM” Hayran mısın acaba? Ben Başbakan’ı gördüğümde, ona baktığımda kendimi görüyorum. Ona baktığım zaman aynı dili konuştuğumuzu görüyorum. Bugüne kadar 11 yıldır susan bir adamı ne hale getirdiniz? 11 yıldır bu adamı mahvettiniz, her türlü hakareti ettiniz. Girmediğiniz özeli kalmadı. Bırakın da bu adam da bugün sinirlensin. Ağzından birkaç istenmeyen kelime çıksın. Ölmüş annesi ile ilgili geçen gün bir video paylaştım. “İşte Sayın Erdoğan’ın ses kaydı” diye. Kendisi Kuran okuyor. Ne ölüye, ne diriye, ne de Kuran-ı Kerim’e saygıları var. Bu kadar alçak bir insan topluluğu olmuşuz. Yemediğim küfür kalmadı. “KEŞKE TWITTER KAPANSA” Bugün twitter olmasa ben bu işlerin bu kadar ilerleyeceğini sanmıyorum. Keşke twitter kapansa. Keşke ben de kapatsam. Yok artık. O kadar da değil. Zaten yeni internet düzenlemesi de yapıldı. Sosyal medya çok önemli. Ya bana her gün küfrediliyor. Yalan haber yayılıyor. Bakın ben şu an twitterımı açayım; adam benim her şeyime küfrediyor. Bu twitter benim özel sayfam değil mi? Benim beynim, benim düşüncelerim. Benim yazdıklarıma kimsenin müdahale etmeye hakkı yok. Mesela sizinle de bu röportajın başlangıcı twitter’dı. Benim beynimdeki, benim Allah ile aramda olanları buraya yazıyorsam bu benim en doğal hakkımdır. Ben Başbakan’a olan sevgimi yazıyorum buna laf söylemeye kimin ne hakkı var? “BAŞBAKAN’A SAYGI DUYAN HERKESE BEN DE SAYGI DUYUYORUM” Ertem Şener deyince akla spor geliyor. Sen siyasi rengini belli ettiğinde insanlar şaşırıyor olamaz mı? Niye etmeyecek mişim? Neden etmeyeyim? Türkiye’de hangi takımı tutuğunu söyleyen ilk spor spikeri benim. Ben “Beşiktaşlıyım” dedim. Başım dimdik hem de. Milyonların önünde söyledim. Ben hiçbir şey saklamam. Ben eşimle tanıştığımda beş dakika içinde evlenme teklifi eden bir adamım. Ben ateşli bir adamım. Ruhu bedenine sığmayan bir adam hem de. Ben içimdeki düşüncelerimi, fikirlerimi yansıtırım. Elinde bayrakla gezen bir adamım. “FİKİR HOLİGANIYIM” Ben fikir holiganı bir adamım ama bunu yaparken insanları kırmıyorum. Tırnak içinde söylüyorum Gezi Parkı’ndaki “İyi niyetli insanlar”a da saygı duyuyorum. Ben bugün Güneydoğu’da hakkını savunan Kürtlere de saygı duyuyorum. Ben Ermeni vatandaşlarımıza da saygı duyuyorum. Ben Türkiye Cumhuriyeti ve bayrağını savunan herkese saygı duyuyorum. Ben Başbakan’a saygı duyan herkese saygı duyuyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na saygı duymayan adama saygı duymuyorum. Bu insanın oğullarına, kızlarına, düşüncelerine yıllardır hakaret ediyorlar. Kimse ağzını açmıyor. Şimdi bırakın da biraz Başbakan konuşsun. Adam sustu bugüne kadar. Bu ülkede kötü giden bir şey söyleyin bana. “ALKOL DÜZENLEMESİ DE NORMAL, KIZLI-ERKEKLİ ÇIKIŞI DA” Bu konuda sana katılmıyorum çünkü bütün liderler her gün meydanlarda konuşuyor Başbakan da buna dâhil. Bakın Marmaray diyorlar karşı çıkılıyor. 3. köprü diyorlar karşı çıkılıyor. Havalimanı diyorlar karşı çıkıyorlar. Bakın ben bu havalimanı ile ilgili çok özel bir şey söyleyeceğim. Ben araştıran bir insanım. Bir kütüphanem var. Ben sadece spor üzerine konuşmuyorum. Futboldan anlayan sadece futboldan anlamaz. Sadece futboldan anlayan futbolu da anlamaz. Futbolun dışında bir şeyler bilmezseniz futbolu konuşamazsınız. 3. havalimanı Türkiye’ye yılda bir milyon dolar para kazandıracak. Türkiye’de her şey güzel gidiyor. Artık herkes özgür. Diyoruz ki gece 22’den sonra alkol satışı yapılmayacak. Gençler bir anda ayağa kalkıyorlar. Şu an bunu okuyan insanlara soruyorum Sizin gece 10’dan sonra çoluğunuzun çocuğunuzun içki almasına gönlünüz razı olur mu? Dünyanın birçok ülkesinde var bu alkol düzenlemesi. Kapalı alanlarda sigara içimi yasaklandı, bundan daha güzel bir şey var mı? Eskiden ben Malatya’ya giderdim. 18 saat boyunca otobüste yanımdaki adam babam sürekli sigara içerdi. Ben “Baba sigara içme diyemezdim” Malatyalı bir çocuk babaya karşı gelebilir mi? 18 saat boyunca benim ciğerlerim parçalanıyordu. Şimdi takside bile sigara içemiyorsun. Kızlı-erkekli denen bir şey çıktı. Yahu benim iki oğlum bir kızım var. Benim o çocuklarım büyüdüğü zaman ben onların kızlı erkekli kalmasını istemem. Kalamazlar. Biz Türkiye’yiz. Biz Türk’üz. Örf-adet geleneği olan bir toplumuz biz. Bunları bu Başbakan söylüyor diye tartışıyorlar. “ANNEM VE EŞİMİN NAMUSU GİBİ ERDOĞAN’A GÜVENİYORUM. O SESLER MONTAJ” Velev ki başbakan ve oğluna ait olduğu iddia edilen o ses kaydı doğru çıktı. Tabii asla böyle bir düşüncemiz olamaz ama farz edelim ki öyle. Düşüncelerin değişir mi, sevgin, saygın? Biraz ağır olacak ama anneme ve karıma nasıl güveniyorsam, Başbakanımıza da o kadar güveniyorum. Annemin ve eşimin namusuna ne kadar güveniyorsam hem Sayın Erdoğan hem de Bilal Bey’e o kadar güveniyorum. Ben 29 Aralık’ta bir tweet atmıştım “Bilal Erdoğan’ın alnı secdeli, adam gibi adam. Bu ülke için dertli mi dertli” niye rahatsız oldular? Bu konuda beni bazı kötü niyetli insanların önüne atanlarla önce bu dünyada adalet önünde bu dünya neyse de kalbimi kıranları Allah’a havale ettim bu işin bir de öbür dünyada hesabı var. Gelinen süreçte hala o tweetin arkasında mısın? Sonuna kadar hem de... Ben eşime nasıl güveniyorsam onlara da öyle güveniyorum. Benim maaşımı Başbakan vermiyor ki, ben Başbakan’ı görmüyorum bile. Ben nasıl yalakalık yapayım? Bunlar benim en samimi duygularım. “ANNEM VE BABAMI DA AK PARTİLİ YAPTIM” Ailen de mi AK Partili? Mesela annen, baban, eşin. Onlarda da bu sevgi var mı? Annemle babamı ben AK Partili yaptım. Karımı da yine öyle. Babam CHP, annem MHP’liydi. Ama son iki dönemdir onlar da benden daha koyu AK Partili oldu, eşim de. Sence seçimlerde AK Parti’nin oy oranı ne olur? Türk insanı mağdur olandan yanadır. Şu anda Başbakanımızı bir karalama kampanyası var. Bu oyları artıracak. Cemaate yakınlığın var mı? Gülen Cemaati konusunda düşüncelerini merak ettim doğrusu? Evet, cemaate yakınlığım vardı. Vardı!.. Artık bitti… Onların da benim ile… “DAHA DA GİTMEM TÜRKÇE OLİMPİYATLARINA” Bu kavganın kazananı ya da kaybedeni kim olur? Ben Başbakanımızın çok samimi olduğunu düşünüyorum. Bana diyorlar ki “Daha düne kadar Türkçe Olimpiyatları’nda sen de Hocaefendi’yi övüyordun.” Evet övüyordum. Ama artık Türkçe Olimpiyatlarına da gitmeyeceğim. Hiçbir bağım kalmamıştır cemaatle. 17 Aralık’tan sonra tarafımı belli ettim. Başbakanımıza haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Benim tarafım Başbakanımızın yanı. “BENİM TARAFIM BAŞBAKAN'IN TARAFI, BU ARTIK BENİM İÇİN BİR DAVA” Cemaate dokunan yanar diyorlar. Bu doğru mu? Bilmiyorum. Benim bir açığım varsa yanayım. Ne açığım var ki niye yanacakmışım? Cemaatten bazı arkadaşlar benim şimdiki tavrımı bir kusur olarak görüyor. Ben kendilerine de söyledim; Sizin kusur olarak gördüğünüz şeyi ben dava olarak kabul etmişim’. Artı benim Gezi’den bu yana rotam hiç değişmedi. Ben hep Başbakan’ın yanındayım. Sonradan değişen ben miyim yoksa, neyse… Uzatmayalım. “GÖKÇEK’İ DE ÇOK SEVİYORUM, BU ÜLKE İÇİN BAŞINI ORTAYA KOYDU” Melih Gökçek’in de ses kaydı yayınlandı. O ses kaydının kendine ait olduğunu kabul etti. Sence CHP afişlerinin yayınlanmaması normal mi, gazeteci olarak yanıt istiyorum? Onun da arkasında mısın, onu da seviyor musun? Tabii ki çok seviyorum. Tabii ki Melih Bey’in sonuna kadar arkasındayım. Gücüm yettiğince. Dualarımla. Geziden bu yana elini değil, kolunu değil, başını, bedenini taşın altına koydu bu ülke için…Sayın Başbakan ve Sayın Gökçek bir dava arkadaşı. Onlar sırt sırta vermiş gönül arkadaşları. Başbakanımız gibi, Melih Gökçek, bu ülkeyi çok seven bir insan. O bir vatan sevdalısı. Hak dostu. Onunla oturup bir bardak çay içmek lazım onu tanımak için. Çok başka biri. “MELİH GÖKÇEK YÜZDE BİR TRİLYON ANKARA’YI ALIR” Ankara’yı alır mı sence? Ceketi yeter. Yüzde yüz değil yüzde bir milyon alır. Bu röportajı saklayın yüzde bir milyon bile belki eksik söylüyorum yüzde bir trilyon alır. Allah’ın izni ile. “OYUM ELBETTE AK PARTİ’YE” Oyun zaten çok açık AK Parti’ye değil mi? Çok net belli değil mi? Elbette. Ben çalışanın yanındayım. Her şey çok güzel gidiyor. “YENİDEN YARGILAMADAN YANAYIM” Dinlemeler diyoruz, montaj diyoruz. Başbakan mağdur, iktidar mağdur peki ya yıllardır Silivri’de yatanlar ne? Onların günahı ne, tarafsız bir şekilde soruyorum? Ben çok net herkesin tekrar yeniden yargılanmasını istiyorum. Bugün herkes yeniden yargılansın. Aziz Yıldırım da. FB’li yöneticiler yatanlar da. İlker Paşa da. Bu yeniden olmalı. Suçlu tabii ki cezasını çeksin ama bilerek kalem kırmaya, idam etmeye tahammül edemem. 'BAŞBAKAN’I SEVİYORUM DİYE ARKADAŞLARIM BENİ TWİTTERDAN VE YÜREĞİNDEN SİLİYOR' Medyayı nasıl buluyorsun? Maalesef medya bölünmüş durumda. Kutuplaşmalar var. Medyada arkadaşlıklar da bozuldu. Ben Başbakan’ı seviyorum diye eski çalıştığım kurumlardaki arkadaşlarım, medya dışından dostlarım, çocukluk arkadaşlarım beni yüreğinden, twitterdan siliyor. “BAŞBAKAN'I SEVİYORUM DİYE ÖZEL SUNUMLARA BİLE ÇAĞIRMIYORLAR ARTIK” Çok garip değil mi bunlar? Bakın ben de çok şeyler yaşadım. Öyle ki bizler dışarda da özel işler alabiliyoruz. Reklam seslerinden tutun, özel sunumlara kadar her şey durdu. Kestiler. Sebep; Başbakanımızın yanında olmam ve fikirlerimi açıkça belli etmem. Olsun. Çok şükür. Hani diyorlar ya bana çıkarları için menfaatleri için, para için Başbakan’ı savunuyor’ diye. Tam aksi aslında. Çıkarlarım için hareket etseydim şu anda 3-4 kat daha fazla kazanıyordum. Ama ben halimden memnunum. Benim için para değil inandığım değerler önemli. Ben sonuna kadar Başbakanımızın yanında olmaya devam medyadan, ailemden kimse kalmasa da tek başıma olsam da Başbakanımızın yanında olacağım. “MAHALLE BASKISI YAŞIYORUM” Mahalle baskısı yaşadın mı mesela? Şu anda yaşadığımın adı tam da bu. Ben bugün Beyaz TV’de söylediklerimi yarın Star’a gittiğimde de söylerim. Ben Başbakan’ı savunduğumu söylüyorum bunu söylemek de bir demokrasi. Bütün gazeteciler fikirlerini saklasın ben de saklayacağım söz veriyorum. O zaman gazetecilik yapılmaz ki? O zaman bana neden susun diyorsunuz? Susun demiyorum eleştirilecek hiç mi bir tarafı yok diyorum? Neden o zaman fikirlerimi saklayayım. Twitterımı bir gün size vereyim emin olun dayanmazsınız. O küfürlere katlanamazsınız. “BAŞBAKAN OLSAM BEN DE ARARDIM” Mesela Başbakan’ın Fatih Saraç’ı arayıp bir alt yazıya müdahale etmesi doğru mu? Futbolun da siyasete karıştığı dönemler oldu. Biz de şimdiye dek şike konuştuk, FB cephesinde yaşananları konuştuk ama ben tek bir gün Başbakan’ın arayıp da bize müdahale ettiğini görmedim. Burada suçlu Başbakan değil bence. Benim fikirlerim biraz serttir. Ben bunları bir birikim olarak görüyorum. Başbakan olsam belki ben de arardım. Yetmez mi? Sen de seninle ilgili bir haber olsa ararsın. “MEDYANIN SORUNU SAYGISIZLIK” Sence medyanın en büyük sorunu ne? Saygısızlık. Gülen ile şu süreçte röportaj yapmak ister miydin? Hayır istemezdim. Artık hiçbir şeyi merak etmiyorum Muhalif cepheden beğendiğin gazeteciler kimler? Yok. ALEV GÜRSOY CİMİNRöportajın tamamı için tıklayınız! Başkasının yerine cezaevine girdi, 554 gün sonra gerçek anlaşıldı - 1302 Güncelleme - 1412 İşlemediği suçtan tutuklanan Engin İlgen 554 gün cezaevinde tutuldu. Gerçek sonradan ortaya çıktı. Sahte kimlik çıkartan asıl suçlu bulununca serbest bırakıldı. 60 bin lira maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilen İlgen sadece iş bulmasına yardım edilmesini istedi Diyarbakır'da, bir kargo şirketinde çalışan 44 yaşında ve 6 çocuk babası Engin İlgen, hiç gitmediği İstanbul'da kokain ticareti yaptığı iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yeniden yapılan yargılamada, asıl suçlunun İlgen adına sahte kimlik düzenlediği belirlendi. Hayatı altüst olan ve suçsuz yere 554 gün cezaevinde tutulan Engin İlgen'in cezasının iptaline ve 60 bin lira tazminat ödenmesine hükmedildi. Avukat Burak Göncü karara itiraz ettiklerini haberine göre İstanbul'da 2006 yılında yapılan bir operasyonda 950 gram kokain ele geçirilirken, aralarında Diyarbakır'da kargo şirketinde çalışan Engin İlgen'in kimliğini kullanan bir kişinin de bulunduğu 5 kişi yakalanıp gözaltına alındı. Haklarında dava açılan 5 sanık, İstanbul 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nce, 5 Ekim 2007 günü 'Uyuşturucu madde ticareti yapmak' suçundan 6'şar yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırılıp, tahliye edildi. Engin İlgen'in kimliği ile 20 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen kişi ise serbest bırakıldıktan sonra kayıplara karıştı. Güvenlik güçlerinin tüm aramalarına rağmen uyuşturucu suçundan ceza alan kişinin izine bir daha ÖĞRENDİİsminin uyuşturucu kaçakçılığı suçuna karıştığından habersiz olan 6 çocuk babası Engin İlgen ise 25 Şubat 2015 günü, kardeşini ziyaret etmek üzere Mardin'e giderken yapılan yol kontrolü sırasında gözaltına alındı. Otobüste oturduğu koltuğun kenarına sıkıştırılmış pakette 45 gram eroin bulunan İlgen, kan ve idrar tahlilinde uyuşturucu kullanıcısı olmadığı tespit edilince serbest bırakıldı. 30 Mart 2015 günü arkadaşını ziyaret etmek için Antalya'ya giden Engin İlgen, polis kontrolünde hakkında tutuklama kararı çıktığını öğrendi. Tutuklanarak Antalya Cezaevi'ne konulan ve hakim karşısına çıkmayı bekleyen İlgen'e, bu kez 2006 yılında İstanbul'da kokain ticareti yaptığı için 6 yıl 3 ay kesinleşmiş cezası olduğu kararı tebliğ edildi. Karara şaşıran Engin İlgen, hayatı boyunca İstanbul'a hiç gitmediğini söyledi. Hakkındaki karar kesinleştiği için itirazı dikkate alınmayan Engin İlgen, hükümlü olarak hapis yatmaya devam etti. İlgen, cezaevinden çok sayıda dilekçe gönderip asıl suçlunun kendisi olmadığını bildirdi, ancak dilekçelerine işlem YIL CEZASI YARGITAY'DA BOZULDU, BERAAT ETTİMardin'deki otobüste ele geçirilen 45 gram eroin nedeniyle ayrıca 12,5 yıl hapis cezasına çarptırılan Engin İlgen, karara itiraz etti. Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, 24 Şubat 2016 mahkumiyet kararını bozup, İlgen'in tahliyesine karar verdi. Mardin'deki dosyadan tahliye edilen Engin İlgen, İstanbul'daki uyuşturucu dosyasından hükümlü olduğu için serbest bırakılmadı. Yargıtay'ın hükmü bozması üzerine Mardin'deki olayla ilgili yeniden yapılan yargılamada, üzerinde herhangi bir uyuşturucu madde ele geçirilmediği gerekçesiyle İlgen'in beraatine karar verildi. 554 GÜN SONRA SERBEST BIRAKILDIMardin'deki olaydan beraat eden Engin İlgen, hükümlü bulunduğu dosyadaki cezası tamamlanmadığı için 2017 yılına kadar cezaevinde tutuldu. Bu süreçte sürekli adli makamlara başvuran İlgen'e cevap verilmedi. İşlemediği bir suçtan dolayı 554 gün cezaevinde yatan İlgen, 16 Ocak 2017 tarihinde infaz süresi tamamlandığı için denetimli serbestlik tedbiri ile tahliye ARAŞTIRMASI İLE ORTAYA ÇIKTISerbest bırakıldıktan sonra Diyarbakır'a dönen Engin İlgen, avukat Burak Göncü'den yardım istedi. İstanbul'a giderek, 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava dosyasını inceleyen Göncü, Engin İlgen adına düzenlenen kimlik ile 2006'da yakalanıp, 20 ay tutuklu kalan kimliği belirsiz kişinin, aslında gerçek Engin İlgen olmadığını tespit etti. Mahkemeye başvuran Göncü, müvekkilinin yeniden yargılanmasını talep etti. Dosyayı inceleyen mahkeme heyeti, İlgen'in haksız yere tutuklu kaldığını tespit ederek, infazın durdurulması ve yeniden yargılanmasına karar verdi. Bu sırada mahkemeye başvuran avukat Burak Göncü, 2006 yılında tutuklanan kişinin Tekirdağ F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'ne girdiği sırada alınan parmak izi ve çekilen fotoğraflarının, Engin İlgen'in parmak izi ve fotoğrafları ile karşılaştırılmasını İZİ VE FOTOĞRAFTAN SUÇLU OLMADIĞI ORTAYA ÇIKTIMahkeme heyeti, yeniden yapılan yargılama kapsamında Tekirdağ Cezaevi'nden, 2006 yılında tutuklanan kişinin fotoğraf ve parmak izi kayıtlarını istedi. Cezaevinden gönderilen kayıtların karşılaştırılması sonucunda, 2006 yılında uyuşturucu ticareti suçundan tutuklanan kişinin gerçek Engin İlgen olmadığı ortaya çıktı. Bunun üzerine 10 Kasım 2017'de, İlgen hakkında kesinleşen 6 yıl 3 ay hapis cezasının hükmünün iptaline karar verildi. 12 yıl önce tutuklanan ve bir süre Tekirdağ Cezaevi'nde kalan kişinin gerçek Engin İlgen olmadığını belirten mahkeme heyeti, ayrıca İlgen'in beraatine de karar verdi. Mahkeme heyeti, gerçek suçu işleyen ve iftira atan şüpheli hakkında suç duyurusunda bulundu. 554 GÜNE 60 BİN LİRA TAZMİNATKararın ardından 554 gün haksız yere tutuklu kalan Engin İlgen, avukatı Burak Göncü aracılığıyla hazine aleyhine 210 bin liralık tazminat davası açtı. Tazminat davasını kısmen kabul eden mahkeme, İlgen'e 60 bin lira maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar BİLE BULAMIYORÖmrü boyunca İstanbul'u görmemiş olan müvekkiline başkasının işlediği suçtan dolayı 6 yıl 3 ay hapis cezası verildiğini belirten avukat Burak Göncü, şunları söyledi"Müvekkilim, ekonomik durumu iyi olmadığı için hukuki yardım alamamış. Cezaevinden her ay dilekçe yazıp, bu kişinin kendisi olmadığını ispat etmek istemiş, ancak itibar edilmemiş. Araştırmamızda müvekkilimin parmak izinin cezaevine giren kişinin parmak iziyle uyuşmadığı ortaya çıktı. Fotoğraflar kıyaslanınca müvekkilimin suçsuz olduğu ortaya çıktı. Müvekkilimin ciddi iş kaybı ve özgürlüğünden mahrum kalması nedeniyle tazminat başvurusu yaptık. Maalesef üzücü bir şekilde, 22 aylık mağduriyetin karşılığı 60 bin lira tazminat çıktı. Bu durum hukukçu olarak bizlerin güvenini sarstı. Kararı üst mahkemelere taşıdık. Umarım bu yanılgıdan bir an önce dönülür. Kişinin hiç işlemediği, hatasının olmadığı bir suçtan, görmediği bir memlekette tutuklu kalması ciddi mağduriyet yaşattı. Halen telafisi imkansız durumda ve bu suçla anıldığı için iş bile bulamıyor. Umarım verilecek karar yıpratıcı durumu onarıcı olur."İşlemediği suçtan dolayı cezaevinde kaldığı için psikolojisinin bozulduğunu söyleyen Engin İlgen ise şöyle konuştu"Cezaevinde çok kez dilekçe gönderdim. Olumlu veya olumsuz cevap verilmedi. Kimliğimi kullanan kişinin fotoğrafını gösterdiler. Bu kişi 20 yıl önce bizim mahalledeydi. Sonra İstanbul'a taşındılar. Kimliğimi nereden bulmuş, nasıl yapmış bilmiyorum. İsmini bile hatırlamıyorum. Bu olaydan çok mağdur oldum. Bir yıldan beri iş arıyorum. Hükümlü olduğum için kimse iş vermiyor. Mağduriyetimin giderilmesini istiyorum. En başta parmak izine bakıp serbest bırakabilirlerdi. 554 günün karşılığı bu olmamalıydı. Çok yıprandım, psikolojik tedavi gördüm. Sabahlara kadar yatamıyorum. 6 tane çocuğum var, işsizim. Hükümlüyüm diye nereye iş başvurusu yapsam reddediliyorum. Ailem bu sürede çok zorluk yaşadı, çocuklarımın psikolojisi bozuldu. İş imkanı sağlanmasını istiyorum." DİYARBAKIR'da, bir kargo şirketinde çalışan 6 çocuk babası Engin İlgen 44, hiç gitmediği İstanbul'da kokain ticareti yaptığı iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yeniden yapılan yargılamada, asıl suçlunun İlgen adına sahte kimlik düzenlediği belirlendi. Hayatı altüst olan ve suçsuz yere 554 gün cezaevinde tutulan Engin İlgen'in cezasının iptaline ve 60 bin lira tazminat ödenmesine hükmedildi. Avukat Burak Göncü karara itiraz ettiklerini söyledi. İstanbul'da 2006 yılında yapılan bir operasyonda 950 gram kokain ele geçirilirken, aralarında Diyarbakır'da kargo şirketinde çalışan Engin İlgen'in kimliğini kullanan bir kişinin de bulunduğu 5 kişi yakalanıp gözaltına alındı. Haklarında dava açılan 5 sanık, İstanbul 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nce, 5 Ekim 2007 günü 'Uyuşturucu madde ticareti yapmak' suçundan 6'şar yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırılıp, tahliye edildi. Engin İlgen'in kimliği ile 20 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen kişi ise serbest bırakıldıktan sonra kayıplara karıştı. Güvenlik güçlerinin tüm aramalarına rağmen uyuşturucu suçundan ceza alan kişinin izine bir daha ÖĞRENDİİsminin uyuşturucu kaçakçılığı suçuna karıştığından habersiz olan 6 çocuk babası Engin İlgen ise 25 Şubat 2015 günü, kardeşini ziyaret etmek üzere Mardin'e giderken yapılan yol kontrolü sırasında gözaltına alındı. Otobüste oturduğu koltuğun kenarına sıkıştırılmış pakette 45 gram eroin bulunan İlgen, kan ve idrar tahlilinde uyuşturucu kullanıcısı olmadığı tespit edilince serbest bırakıldı. 30 Mart 2015 günü arkadaşını ziyaret etmek için Antalya'ya giden Engin İlgen, polis kontrolünde hakkında tutuklama kararı çıktığını öğrendi. Tutuklanarak Antalya Cezaevi'ne konulan ve hakim karşısına çıkmayı bekleyen İlgen'e, bu kez 2006 yılında İstanbul'da kokain ticareti yaptığı için 6 yıl 3 ay kesinleşmiş cezası olduğu kararı tebliğ edildi. Karara şaşıran Engin İlgen, hayatı boyunca İstanbul'a hiç gitmediğini söyledi. Hakkındaki karar kesinleştiği için itirazı dikkate alınmayan Engin İlgen, hükümlü olarak hapis yatmaya devam etti. İlgen, cezaevinden çok sayıda dilekçe gönderip asıl suçlunun kendisi olmadığını bildirdi, ancak dilekçelerine işlem YIL CEZASI YARGITAY'DA BOZULDU, BERAAT ETTİMardin'deki otobüste ele geçirilen 45 gram eroin nedeniyle ayrıca 12,5 yıl hapis cezasına çarptırılan Engin İlgen, karara itiraz etti. Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, 24 Şubat 2016 mahkumiyet kararını bozup, İlgen'in tahliyesine karar verdi. Mardin'deki dosyadan tahliye edilen Engin İlgen, İstanbul'daki uyuşturucu dosyasından hükümlü olduğu için serbest bırakılmadı. Yargıtay'ın hükmü bozması üzerine Mardin'deki olayla ilgili yeniden yapılan yargılamada, üzerinde herhangi bir uyuşturucu madde ele geçirilmediği gerekçesiyle İlgen'in beraatine karar GÜN SONRA SERBEST BIRAKILDIMardin'deki olaydan beraat eden Engin İlgen, hükümlü bulunduğu dosyadaki cezası tamamlanmadığı için 2017 yılına kadar cezaevinde tutuldu. Bu süreçte sürekli adli makamlara başvuran İlgen'e cevap verilmedi. İşlemediği bir suçtan dolayı 554 gün cezaevinde yatan İlgen, 16 Ocak 2017 tarihinde infaz süresi tamamlandığı için denetimli serbestlik tedbiri ile tahliye GÖNCÜ'NÜN ARAŞTIRMASI İLE ORTAYA ÇIKTISerbest bırakıldıktan sonra Diyarbakır'a dönen Engin İlgen, avukat Burak Göncü'den yardım istedi. İstanbul'a giderek, 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava dosyasını inceleyen Göncü, Engin İlgen adına düzenlenen kimlik ile 2006'da yakalanıp, 20 ay tutuklu kalan kimliği belirsiz kişinin, aslında gerçek Engin İlgen olmadığını tespit etti. Mahkemeye başvuran Göncü, müvekkilinin yeniden yargılanmasını talep etti. Dosyayı inceleyen mahkeme heyeti, İlgen'in haksız yere tutuklu kaldığını tespit ederek, infazın durdurulması ve yeniden yargılanmasına karar verdi. Bu sırada mahkemeye başvuran avukat Burak Göncü, 2006 yılında tutuklanan kişinin Tekirdağ F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'ne girdiği sırada alınan parmak izi ve çekilen fotoğraflarının, Engin İlgen'in parmak izi ve fotoğrafları ile karşılaştırılmasını İZİ VE TAN SUÇLU OLMADIĞI ORTAYA ÇIKTIMahkeme heyeti, yeniden yapılan yargılama kapsamında Tekirdağ Cezaevi'nden, 2006 yılında tutuklanan kişinin fotoğraf ve parmak izi kayıtlarını istedi. Cezaevinden gönderilen kayıtların karşılaştırılması sonucunda, 2006 yılında uyuşturucu ticareti suçundan tutuklanan kişinin gerçek Engin İlgen olmadığı ortaya çıktı. Bunun üzerine 10 Kasım 2017'de, İlgen hakkında kesinleşen 6 yıl 3 ay hapis cezasının hükmünün iptaline karar verildi. 12 yıl önce tutuklanan ve bir süre Tekirdağ Cezaevi'nde kalan kişinin gerçek Engin İlgen olmadığını belirten mahkeme heyeti, ayrıca İlgen'in beraatine de karar verdi. Mahkeme heyeti, gerçek suçu işleyen ve iftira atan şüpheli hakkında suç duyurusunda GÜNE 60 BİN LİRA TAZMİNATKararın ardından 554 gün haksız yere tutuklu kalan Engin İlgen, avukatı Burak Göncü aracılığıyla hazine aleyhine 210 bin liralık tazminat davası açtı. Tazminat davasını kısmen kabul eden mahkeme, İlgen'e 60 bin lira maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar BİLE BULAMIYORÖmrü boyunca İstanbul'u görmemiş olan müvekkiline başkasının işlediği suçtan dolayı 6 yıl 3 ay hapis cezası verildiğini belirten avukat Burak Göncü, şunları söyledi "Müvekkilim, ekonomik durumu iyi olmadığı için hukuki yardım alamamış. Cezaevinden her ay dilekçe yazıp, bu kişinin kendisi olmadığını ispat etmek istemiş, ancak itibar edilmemiş. Araştırmamızda müvekkilimin parmak izinin cezaevine giren kişinin parmak iziyle uyuşmadığı ortaya çıktı. Fotoğraflar kıyaslanınca müvekkilimin suçsuz olduğu ortaya çıktı. Müvekkilimin ciddi iş kaybı ve özgürlüğünden mahrum kalması nedeniyle tazminat başvurusu yaptık. Maalesef üzücü bir şekilde, 22 aylık mağduriyetin karşılığı 60 bin lira tazminat çıktı. Bu durum hukukçu olarak bizlerin güvenini sarstı. Kararı üst mahkemelere taşıdık. Umarım bu yanılgıdan bir an önce dönülür. Kişinin hiç işlemediği, hatasının olmadığı bir suçtan, görmediği bir memlekette tutuklu kalması ciddi mağduriyet yaşattı. Halen telafisi imkansız durumda ve bu suçla anıldığı için iş bile bulamıyor. Umarım verilecek karar yıpratıcı durumu onarıcı olur."İşlemediği suçtan dolayı cezaevinde kaldığı için psikolojisinin bozulduğunu söyleyen Engin İlgen ise şöyle konuştu "Cezaevinde çok kez dilekçe gönderdim. Olumlu veya olumsuz cevap verilmedi. Kimliğimi kullanan kişinin fotoğrafını gösterdiler. Bu kişi 20 yıl önce bizim mahalledeydi. Sonra İstanbul'a taşındılar. Kimliğimi nereden bulmuş, nasıl yapmış bilmiyorum. İsmini bile hatırlamıyorum. Bu olaydan çok mağdur oldum. Bir yıldan beri iş arıyorum. Hükümlü olduğum için kimse iş vermiyor. Mağduriyetimin giderilmesini istiyorum. En başta parmak izine bakıp serbest bırakabilirlerdi. 554 günün karşılığı bu olmamalıydı. Çok yıprandım, psikolojik tedavi gördüm. Sabahlara kadar yatamıyorum. 6 tane çocuğum var, işsizim. Hükümlüyüm diye nereye iş başvurusu yapsam reddediliyorum. Ailem bu sürede çok zorluk yaşadı, çocuklarımın psikolojisi bozuldu. İş imkanı sağlanmasını istiyorum."- DiyarbakırDemirören Haber Ajansı / Güncel Diyarbakır İstanbul Yargıtay Mardin Politika Güncel Haberler

cezaevine girdi çıktı kaç gün